Türkiye genelinde ev sahipliği oranı düşerken, kiralık konutlara olan talep rekor seviyelere ulaştı. Ekonomik koşullar, artan ev fiyatları ve krediye erişim zorluğu, özellikle büyük şehirlerde kiralık daire arayışını hızlandırıyor.
Konut piyasasında yaşanan gelişmeler, kiralık dairelere yönelik ilgiyi her geçen gün artırıyor. Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirlerde kiralık konutlara olan talep hem arzı aştı hem de fiyatların ciddi oranda yükselmesine neden oldu. Ekonomik sıkıntılar, yüksek konut kredi faizleri ve alım gücündeki düşüş nedeniyle birçok vatandaş ev sahibi olmak yerine kiralık konutları tercih ediyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve sektör raporları, 2025 itibarıyla ev sahipliği oranının son 10 yılın en düşük seviyelerine gerilediğini gösteriyor. Bu durum, kiralık konut piyasasını giderek daha rekabetçi ve maliyetli bir hâle getiriyor.
Kredi Faizleri ve Yüksek Konut Fiyatları Etkili
Bankaların konut kredilerinde sunduğu faiz oranlarının %3’ün üzerine çıkması, birçok ailenin ev sahibi olma hayalini ertelemesine yol açtı. 2 milyon TL’lik bir evin aylık kredi taksitlerinin 60 bin TL’ye yaklaşması, sabit gelirli bireyler için neredeyse imkânsız bir yük haline geldi.
Buna karşılık, kiralık evler hâlâ daha düşük maliyetli bir çözüm olarak görülüyor. Ancak talebin çok yüksek olması, kira bedellerinin de hızla tırmanmasına neden oluyor. İstanbul’da ortalama kira 30 bin TL seviyelerine dayanırken, Ankara ve İzmir gibi şehirlerde de 10 bin TL altı daire bulmak zorlaşıyor.
Üniversite Öğrencileri ve Göçmen Nüfus Etkisi
Yükseköğretim kurumlarının açılması ve şehir dışından gelen öğrencilerin barınma ihtiyacı da kiralık konut talebini artıran önemli faktörlerden biri. KYK yurtlarının kapasitesinin yetersiz kalması, öğrencileri özel yurtlara ve kiralık evlere yönlendiriyor.
Öte yandan, Türkiye’de artan iç göç hareketliliği ve yabancı göçmen nüfusu da kiralık konut ihtiyacını artırıyor. Bu iki etken birlikte değerlendirildiğinde, piyasada hem arz sıkıntısı hem de fiyat baskısı oluşuyor.
Arz Neden Yetersiz?
Son yıllarda konut üretiminde yaşanan yavaşlama, kiralık daire sayısında da düşüşe neden oldu. Müteahhitler artan inşaat maliyetleri nedeniyle projeleri yavaşlatırken, mevcut konutların çoğu satılık olarak piyasaya sürülüyor.
Ayrıca, ev sahiplerinin kısa dönemli kiralama (Airbnb gibi) sistemlere yönelmesi de uzun süreli kiralık konut stokunu daraltıyor. Bu da piyasada talep artarken arzın sınırlı kalmasına neden oluyor ve fiyatlar daha da yukarı çekiliyor.
Dijital Platformlarda Rekabet Kızışıyor
Kiralık ev arayan vatandaşlar, ilan sitelerinde her gün binlerce yeni duyuruyu takip ediyor. Ancak iyi konumdaki ve fiyatı görece uygun daireler, kısa sürede onlarca başvuru alıyor. Bu durum, kiracılar arasında rekabeti kızıştırıyor.
Bazı durumlarda ev sahiplerinin, açık artırma benzeri yaklaşımlarla en yüksek fiyatı veren kiracıya evi verdiği bildiriliyor. Bu da piyasada etik dışı uygulamaların yaygınlaşmasına yol açıyor.
Devletten Adım Bekleniyor
Sosyal konut projeleri ve kiralık konut destekleri, dar gelirli vatandaşlar için umut kaynağı olsa da henüz kısa vadede çözüm sunabilecek düzeyde yaygın değil. Uzmanlar, özellikle büyükşehirlerde kamu destekli kiralık konut projelerine ağırlık verilmesini öneriyor.
Ayrıca, kiralık ev piyasasında denetimlerin artırılması ve fiyat şeffaflığının sağlanması da talep ediliyor. Aksi takdirde, konut krizi hem bireysel hem de toplumsal düzeyde daha büyük sorunlara yol açabilir.
Kiralık konut piyasasındaki bu yükseliş trendi, yalnızca arz-talep dengesinin değil, aynı zamanda ekonomik koşulların ve toplumsal hareketliliğin de bir yansıması. Bu tablo, orta vadede konut politikalarının yeniden gözden geçirilmesini kaçınılmaz kılıyor. Gerek yatırımcılar gerekse kiracılar açısından sürdürülebilir bir denge için yapısal adımların atılması gerekiyor.