Deprem gerçeğiyle yüzleşen Türkiye’de, güvenli yapılaşmanın ilk ve en önemli adımı sağlam zemindir. Uzmanlar, zemin etütlerinin ihmal edildiği projelerde bina kalitesinin yetersiz kalacağını vurguluyor. Sağlam bina için mühendislik, malzeme ve tasarım kadar zemin kalitesi de hayati rol oynuyor.
Türkiye, aktif fay hatları üzerinde yer alan bir ülke olarak sık sık deprem tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Depremlerde can ve mal kaybını en aza indirmenin yolu, deprem yönetmeliğine uygun bina tasarımı ve zemin özelliklerinin doğru analizinden geçiyor.
Yapı mühendisliği uzmanlarına göre, en modern malzeme ve en gelişmiş mühendislik teknikleri dahi, kötü zemin koşulları üzerinde kurulan binalarda yetersiz kalabilir. Bu nedenle yapı güvenliği, yalnızca kolon ve kirişle değil, yerin altındaki yapının bilinmesiyle başlar.
Zemin etüdü, bir inşaat alanında toprağın fiziksel ve mekanik özelliklerinin belirlenmesi amacıyla yapılan mühendislik çalışmasıdır. Bu süreçte aşağıdaki parametreler analiz edilir:
Elde edilen veriler, bina tasarımında temel sisteminin türünü belirler. Örneğin; zayıf zeminlerde radye temel veya kazıklı temel tercih edilirken, sağlam kaya zeminlerde farklı uygulamalar yapılabilir.
1999 Marmara Depremi, 2020 İzmir Depremi ve 2023 Kahramanmaraş Depremleri gibi yıkıcı afetlerde, en büyük yapısal yıkımların kötü zemin koşullarına sahip bölgelerde yaşandığı dikkat çekmiştir. Aynı deprem büyüklüğü altında bazı mahallelerde yıkım olmazken, zemini zayıf olan bölgelerde büyük can kayıpları meydana gelmiştir.
Bu farkın nedeni:
olarak açıklanıyor.
Türkiye’de yürürlükte olan Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği (TBDY 2018) uyarınca, yapı ruhsatı alabilmek için zemin etüt raporunun hazırlanması zorunludur. Bu rapor, lisanslı jeoloji veya jeofizik mühendisleri tarafından hazırlanır ve belediye tarafından onaylanmadan inşaat süreci başlayamaz.
Zemin etüt raporları sayesinde:
Bu süreç, yapıların uzun ömürlü, ekonomik ve güvenli olmasını sağlar.
Sadece yeni yapılar değil, mevcut binalar da özellikle riskli bölgelerde zemin açısından değerlendirilmelidir. Riskli yapı tespitinde sadece bina kolonlarının değil, zemin yapısının da test edilmesi gerekir.
Bu bağlamda, belediyeler ve yapı sahipleri:
Zemin uygun değilse yapılamaz diye bir kural yok. Ancak bu durumda zemin iyileştirme tekniklerinin devreye girmesi gerekir. Bu yöntemler, zeminin taşıma gücünü artırmak ve sıvılaşmayı engellemek amacıyla uygulanır.
En yaygın zemin iyileştirme yöntemleri:
Bu teknikler, zemin koşullarının uygun hale getirilmesini sağlayarak binanın güvenliğini doğrudan etkiler.
Depreme dayanıklı şehirlerin inşası yalnızca bina kalitesiyle değil, zemine duyarlı planlama ile mümkündür. İmar planlamaları, parsel bazlı ruhsatlandırmalar ve kentsel dönüşüm projeleri zemin analizleri ışığında yürütülmelidir.
Uzmanlara göre, zemin dikkate alınmadan yapılan her bina, potansiyel bir tehlike olabilir. Bu nedenle yapı sahipleri, yatırımcılar ve yerel yönetimler şu konularda bilinçli olmalıdır:
Kocaeli'nin Başiskele ilçesinde yükselen Flora Park projesi, modern mimarisi ve sunduğu sosyal olanaklarla dikkat çekiyor.…
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın yayınladığı ilana göre İzmir’de doğal sit alanı statüsündeki 39…
Kira geliri elde eden mükellefler için beyanname verme süresi 2 Nisan’da sona eriyor. Beyanname nasıl…
Son yıllarda Yunanistan, gayrimenkul yatırımları konusunda hem Avrupalı hem de Türk yatırımcılar için cazip bir…
Son yıllarda ekonominin lokomotif sektörlerinden biri olan inşaat sektörü, beklenen büyüme ivmesini yakalayamıyor. Artan maliyetler,…
Konut sahibi olmak isteyenler için sevindirici haber geldi. Mart 2025’te yeni bir düşük faizli konut…